Transkateter Aort Kapak İmplantasyonu (TAVI) Hakkında Bilgilendirme
1. Aort Kapağı Nedir, Ne İşe Yarar?
Kalbimizde dört ana kapak bulunur ve bu kapaklar kanın doğru yönde akmasını sağlar. Aort kapağı, sol karıncık (sol ventrikül) ile ana atardamar olan aort damarı arasında yer alır. Görevi, kalbin sol karıncığının kasılması sırasında oksijen açısından zengin kanın vücuda pompalanmasını sağlamak ve kasılma sonrasında kanın kalbe geri akmasını engellemektir.
Sağlıklı bir aort kapağı, her kalp atışında kolayca açılıp kapanır. Bu sayede kalpten çıkan kan, beyin, kalp kası, böbrekler ve diğer organlara yeterli miktarda ve doğru yönde iletilir. Ancak bazı durumlarda bu kapak sertleşip daralabilir (aort darlığı), bu da kalpten vücuda yeterli kan pompalanmasını zorlaştırır. Zamanla kalp daha fazla çalışmak zorunda kalır ve bu da yorgunluk, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi ciddi belirtilere yol açabilir.
Aort kapağı, kalbin genel işleyişi ve vücut organlarının kanlanması açısından hayati öneme sahiptir. Bu nedenle kapağın daralması durumunda uygun zamanda müdahale edilmesi, hem yaşam kalitesi hem de yaşam süresi açısından büyük önem taşır.
2. Aort Darlığı (Aort Stenozu) Nedir?
Aort darlığı, kalbin sol karıncığından çıkan kanın vücuda geçişini sağlayan aort kapağının daralması durumudur. Normalde her kalp atımında bu kapak genişçe açılarak kanın serbestçe geçmesine izin verir. Ancak bazı durumlarda bu kapak zamanla kalınlaşır, kireçlenir (kalsifiye olur) ve esnekliğini kaybederek tam olarak açılamaz. Bu da kalbin vücuda kan pompalamasını zorlaştırır.
Aort darlığında kalp, daralmış kapaktan yeterli kanı geçirmek için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Bu, başlangıçta belirti vermeyebilir; ancak zamanla kalp kası kalınlaşır, yorulur ve çeşitli semptomlar ortaya çıkmaya başlar. Tedavi edilmediğinde kalp yetmezliği, ritim bozuklukları ve ani kardiyak ölüm gibi ciddi sonuçlara yol açabilir.
Aort darlığı genellikle ilerleyici bir hastalıktır. Belirli bir eşiğin altına indiğinde (örneğin kapak açıklığı <1 cm² olduğunda), şikâyetler artar ve müdahale gerekliliği doğar. Bu durumda cerrahi ya da transkateter kapak değişimi gibi tedavi seçenekleri gündeme gelir.
3. Aort Darlığı Neden Olur?
Aort darlığı, çoğu zaman yaşla birlikte gelişen doğal bir süreçtir. En yaygın nedeni, kapağın zamanla kireçlenmesidir. İlerleyen yaşla birlikte aort kapakçıkları üzerinde kalsiyum birikir, bu da kapakların esnekliğini azaltır ve tam olarak açılamamasına yol açar. Bu durum genellikle 65 yaş üzeri bireylerde görülür ve “dejeneratif” ya da “kalsifik aort stenozu” olarak adlandırılır.
Bazı kişilerde ise doğuştan iki yaprakçıklı (biküspid) bir aort kapağı bulunur. Normalde üç yaprakçıklı olması gereken bu kapak, doğuştan iki yaprakçıklıysa daha erken yaşlarda (genellikle 40’lı–50’li yaşlarda) kireçlenmeye ve daralmaya yatkın hale gelir.
Aort darlığının bir diğer nedeni ise romatizmal kalp hastalığıdır. Özellikle çocukluk veya ergenlik döneminde geçirilen romatizmal ateş, aort kapağında yıllar içinde kalıcı hasara yol açabilir. Bu durum kapak yaprakçıklarının kalınlaşmasına ve birbirine yapışmasına neden olur.
Daha nadir olarak, göğüs bölgesine uygulanan radyoterapi (örneğin bazı kanser tedavileri sırasında) veya bazı metabolik ve genetik hastalıklar da aort darlığına yol açabilir.
Sonuç olarak, aort darlığı genellikle yıllar içinde ilerleyen bir hastalıktır ve hangi nedenle ortaya çıkarsa çıksın, erken tanı ve takip oldukça önemlidir. Zamanında müdahale edilmeyen aort darlığı, kalbin iş yükünü artırarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
4. Aort Darlığının Belirtileri Nelerdir?
Aort darlığının belirtileri, kapak açıklığının ne kadar daraldığına ve kalbin bu duruma ne kadar süreyle dayanabildiğine bağlı olarak değişir. Erken evrelerde hastalık uzun süre belirti vermeyebilir. Ancak darlık ilerledikçe kalbin vücuda yeterli kan pompalaması zorlaşır ve bazı uyarıcı belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler genellikle eforla ortaya çıkar ve zamanla istirahat hâlinde de görülebilir hale gelir.
Aort darlığında en sık karşılaşılan belirtiler şunlardır:
Bu belirtiler zamanla şiddetlenir ve tedavi edilmediğinde ciddi kalp yetmezliği ve ani ölüm riski doğurabilir. Özellikle bayılma, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi üçlü semptomlar bir aradaysa, acil tedavi ihtiyacı olduğu kabul edilir.
5. Aort Darlığı Nasıl Teşhis Edilir?
Aort darlığının tanısı, hastanın şikâyetleri ve yapılan kalp muayenesiyle başlar. Nefes darlığı, göğüs ağrısı ya da bayılma gibi belirtilerle başvuran hastalarda, hekim kalbi dinlediğinde göğüs ön duvarında karakteristik bir üfürüm duyabilir. Bu ses, aort kapağında daralma olabileceğine işaret eder ve daha ileri tetkikler yapılmasını gerektirir.
Aort darlığını kesin olarak tanımlamak ve şiddetini belirlemek için en önemli test ekokardiyografidir. Bu, kalp ultrasonu olarak da bilinir ve kalbin yapısını, kapakların hareketini ve kanın akış hızını değerlendirmeye yarar. Aort kapağının açıklık alanı ölçülerek darlığın derecesi belirlenir.
Bazı durumlarda daha detaylı bilgi elde etmek için transözofageal ekokardiyografi (TEE) uygulanabilir. Bu yöntemde ultrason probu yemek borusuna yerleştirilerek kalp daha yakından görüntülenir.
Aort darlığına eşlik eden başka kalp hastalıklarının da olup olmadığını anlamak için kalp kateterizasyonu yapılabilir. Bu işlem sırasında kalp odacıklarındaki basınçlar ölçülür ve varsa koroner damar tıkanıklıkları tespit edilir. Özellikle cerrahi ya da TAVI gibi işlemler planlanmadan önce bu test önemlidir.
Ayrıca, elektrokardiyografi (EKG) ile kalbin ritmi ve kas kalınlaşması değerlendirilir; akciğer grafisi ile kalp büyümesi ve akciğerlerde sıvı birikimi araştırılır.
TAVI gibi girişimsel bir tedavi düşünülüyorsa, kalp BT anjiyografi ya da MR görüntüleme kullanılarak kapağın yapısı ve damarların detaylı haritası çıkarılır. Bu görüntülemeler, işlemin güvenli ve başarılı bir şekilde planlanmasına yardımcı olur.
Tüm bu yöntemlerle aort darlığı kesin olarak teşhis edilir, derecesi belirlenir ve hastaya en uygun tedavi seçeneği belirlenir. Erken tanı, kalbin daha fazla zarar görmeden tedaviye başlanmasını sağlar.
6. Aort Darlığı Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Aort darlığı zamanla ilerleyen ve kalp üzerindeki yükü giderek artıran ciddi bir hastalıktır. Başlangıçta belirti vermese de, kapak açıklığı azaldıkça kalbin vücuda yeterli miktarda kan pompalaması zorlaşır. Bu durum uzun vadede kalp kasının yorulmasına ve çeşitli organların yeterince kanlanamamasına yol açar.
Tedavi edilmeyen aort darlığı, aşağıdaki ciddi sonuçlara neden olabilir:
Aort darlığının şiddetli olduğu ve semptomların başladığı hastalarda, tedavi yapılmazsa ortalama yaşam süresi genellikle 2–3 yıl ile sınırlıdır. Bu nedenle, belirtiler ortaya çıktığında gecikmeden uygun tedavi planlamasının yapılması hayati önem taşır.
7. TAVI Nedir?
TAVI (Transkateter Aort Kapak İmplantasyonu), ciddi aort darlığı olan hastalarda uygulanan, açık kalp ameliyatı gerektirmeyen bir kapalı kapak değişimi yöntemidir. Bu işlemde, daralmış ve işlevini yitirmiş aort kapağına, kateter aracılığıyla yeni bir biyolojik kapak yerleştirilir. TAVI işlemi, çoğunlukla kasıktaki atardamardan (femoral arter) girilerek yapılır; ancak bazı hastalarda kol, göğüs duvarı veya kalpten doğrudan giriş de uygulanabilir.
TAVI, özellikle açık kalp ameliyatı için yüksek risk taşıyan veya yaşı ilerlemiş hastalar için geliştirilmiş bir yöntemdir. Günümüzde, risk düzeyi orta veya düşük olan hastalarda da güvenle uygulanmaktadır.
İşlem sırasında daralmış olan doğal aort kapağının içine stent benzeri bir yapıya sahip biyolojik kapak yerleştirilir. Yeni kapak, dar olan eski kapağın içine yerleşerek onun görevini devralır. Böylece kan akışı yeniden düzenli ve yeterli hâle gelir.
TAVI işlemi, çoğunlukla genel anestezi gerektirmez; hastaların çoğu işlemi hafif sedasyon altında geçirir. Hastanede kalış süresi kısadır ve iyileşme süreci açık ameliyata kıyasla çok daha hızlıdır.
Kısacası TAVI, ciddi aort darlığı olan ve müdahale edilmediği takdirde yaşamı tehdit altına girecek hastalar için hayati bir tedavi seçeneğidir. Başarı oranı yüksektir ve doğru hasta seçimi ile yaşam kalitesinde belirgin iyileşme sağlar.
8. TAVI Kimlere Uygulanır?
TAVI işlemi, öncelikle ciddi aort darlığı tanısı almış ve bu durum nedeniyle semptom yaşayan hastalarda uygulanır. Eskiden yalnızca açık kalp ameliyatı için uygun olmayan yüksek riskli hastalara önerilirken, günümüzde yapılan birçok bilimsel çalışma sayesinde orta ve düşük cerrahi risk grubundaki hastalarda da güvenle uygulanabilmektedir.
TAVI işlemi aşağıdaki hasta gruplarında tercih edilir:
TAVI uygulanacak hastalar, kardiyoloji, kalp damar cerrahisi ve anestezi uzmanlarından oluşan “kalp takımı (heart team)” tarafından detaylı şekilde değerlendirilir. Kapak yapısı, damarların uygunluğu ve genel sağlık durumu dikkate alınarak hastanın TAVI için uygun olup olmadığına karar verilir.
Doğru hasta seçimi, işlemin başarısını ve uzun dönem sonuçlarını doğrudan etkiler. Bu nedenle işlem öncesi detaylı değerlendirme süreci oldukça önemlidir.
9. TAVI İşlemi Nasıl Yapılır?
TAVI işlemi, genellikle kasık bölgesindeki atardamar (femoral arter) yoluyla yapılır ve bu nedenle açık kalp ameliyatıgerektirmez. İşlem sırasında hasta çoğunlukla hafif sedasyon ve lokal anestezi altındadır; bazı özel durumlarda genel anestezi tercih edilebilir.
İşlemin genel aşamaları şunlardır:
İşlem ortalama 1 saat sürer ve çoğu hasta yoğun bakıma gerek kalmadan servise alınır. Uygun koşullarda hastalar genellikle 1–3 gün içinde taburcu edilir.
TAVI işlemi, deneyimli merkezlerde uygulandığında oldukça başarılıdır. Kısa sürede hastanın şikâyetlerinde belirgin düzelme sağlanır ve yaşam kalitesi anlamlı şekilde artar.
10. İşlem Sonrası Hastayı Neler Bekler?
TAVI işlemi sonrasında hastalar genellikle aynı gün içinde servise alınır ve birkaç saat içinde ayağa kalkabilir. İyileşme süreci açık kalp ameliyatına kıyasla oldukça konforludur. Hastaların çoğu, işlemden sonraki 24–72 saat içinde taburcu edilir ve günlük aktivitelerine kısa sürede dönebilir.
İşlem sonrası dönemde hastayı bekleyen süreç genel olarak şöyledir:
Çoğu hastada işlem sonrası nefes darlığı, halsizlik, göğüs ağrısı gibi şikayetlerde belirgin bir azalma olur. İşlem başarılıysa hasta, kısa sürede normal yaşamına döner ve genel kondisyonu hızla artar
11. TAVI İşleminin Riskleri Nelerdir?
TAVI işlemi genellikle güvenli ve başarılı bir yöntem olsa da, her tıbbi girişimde olduğu gibi bazı riskler ve komplikasyonlar söz konusu olabilir. Bu riskler, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna, damar yapısına ve kapak anatomisine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. İşlem öncesi yapılan ayrıntılı değerlendirme ve uygun hasta seçimi sayesinde bu riskler büyük ölçüde azaltılabilir.
TAVI işlemiyle ilişkili başlıca riskler şunlardır:
Bu komplikasyonların çoğu nadirdir ve işlem deneyimli bir ekip tarafından yapıldığında başarı oranı oldukça yüksektir. İşlem öncesinde hastaya bu riskler detaylı şekilde anlatılır ve gerekli bilgilendirme yapılarak onam alınır.
12. İşlem Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler
TAVI işlemi sonrasında iyileşme süreci genellikle hızlı ve konforludur; ancak uzun dönem başarının sağlanması için hastaların dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. Bu dönemde doktor önerilerine tam uyum göstermek, olası komplikasyonları önlemek ve yeni kapağın sağlıklı çalışmasını desteklemek açısından kritik öneme sahiptir.
Aşağıda işlem sonrası dikkat edilmesi gereken temel konular sıralanmıştır:
Sonuç olarak, TAVI işlemi sonrası düzenli takip, uygun ilaç kullanımı ve yaşam tarzı değişiklikleriyle hem yeni kapağın sağlığı korunur hem de kalp fonksiyonları uzun süre iyi durumda kalır. Herhangi bir şüphede sağlık ekibinize başvurmaktan çekinmeyin.